13 Mart 2017 Pazartesi

-ADALET TİMSALİ HALİFE; HAZRETİ ÖMER- Esma YAKUT


Peygamber'in (s.a.v) cennet ile müjdelediği adaletin timsali ÖMER...
Daha 25 yaşında bir genç iken, öldürmeye gittiği Peygamber’in(s.a.v) tebliğini kabul eden ÖMER..
Biz İslam'ı gizli yaşamak zorundayız müşrikler Müslümanlara eziyet ediyor dendiğinde bütün heybetiyle bir Müslüman'ın gölgesini rahatsız edenin başını alırım diyen ÖMER..
Müslümanların her biri eziyet gördü İslam'a girdi diye, ama ben görmedim Mekkeliler benden korkar deyip Ebu Cehil ‘in kapısına varıp bana vur, beni döv elimi kaldırmam onlar bunca acı yaşadı  böyle sefa bana ağırdır diyen ÖMER...

Müslümanlıkla şereflendikten sonra bütün sinirini, hiddetini, heybetini Müşriklere çevirmiş iman gücüyle gücüne güç katmış ÖMER...
Güneş sırtını yaktığında ona hiddetiyle bakınca Güneş'i bakışlarıyla söndüren ÖMER...
Cebrail (a.s)  Efendimiz'e gelip 'söyle Ömer'e bir daha Güneşe öyle bakmasın yoksa dünya Güneşe hasret kalır' dediği ÖMER...
Davası uğruna Bedir Savaşında akrabalarıyla savaşan ÖMER...
Medine'ye gizli hicret sırasında ben gizli gitmem deyip atına atlayıp, kılıç kuşanıp Mekke meydanına gelerek 'Anasını ağlatmak isteyen, karısını dul bırakmak isteyen, çocuklarını yetim bırakmak isteyen varsa benimle şu dağın eteklerine gelsin, gelsin de alayım başını ben Medine'ye hicret ediyorum.' Deyip korkusuzluğunu ve yiğitliğini bütün Mekke halkına göstermiş ÖMER..

Peygamber'in (s.a.v) vefatını duyunca Muhammed öldü diyenlerin başlarını alırım deyip acısını bile hiddetiyle yaşayan ÖMER...
Hz. Ebubekir, ey Ömer Muhammed (s.a.v)  öldü diye dininden mi cayacaksın? dediğinde kendine gelip haklısın deyip dinine daha sıkı sarılan ÖMER...
Cebrail (a.s) 'in eğer putperestlik hak olsaydı Ömer o dininde en iyisi olurdu dediği ÖMER...
Halifeliği sırasında Adaletsizlik olmasın milleti aç kalmasın diye gece sırtında buğday, un taşıyan fakire aş dağıtan ÖMER...
Dağda bir kurt, bir koyun boğazlasa ALLAH (C.C) onun Adaletini gelir bana sorar diyen ÖMER...
Ve gözettiği bu Adalet uğruna oğlunun canından vazgeçmiş ÖMER...

Vefatı  esnasında beni yaralayan kimdir diye sorduğunda; "seni yaralayan bir Yahudi'dir." cevabını alınca 'şükürler olsun Rabbime beni bir Müslüman yaralamamış ALLAH (C.C) bir Müslüman'a benim yüzümden azap etmeyecek' diyerek ölüm anında dahi Müslüman kardeşlerini düşünen ÖMER...


-İKİ KAPAK ARASINDA- Umay BAYRAKTAR




Anlatması pekte kolay olmayan bir his aslında kitap okumak, kitap sevmek ve bazen sadece kokusuna hasret duymak. İnsanın bilgiye , meraka , uzaklara dalmaya ihtiyaç duyduğu anlarda ve bazen yitirilen hasletleri hatırına getirme adına , unutulan duyguları ki  sevgiden , nefretten , özlemden.... Kısacası tüm yaşayıştan bir şeyleri canlandırma adına ekmek gibi su gibi ihtiyaç duyduğumuz şeydir kitap. İki kapağın arasındadır bazen hayat. Özlem duyulan, yürek yakılan sevgilerimiz de unutamadığımız acılar da bazen gururlandığımız zaferlerimiz, bazen baş vereceğimiz davalarımız, bazen hayali ile bahtiyar olduğumuz Turan Ülkümüz, bazen göçüp giden anamız, bazen kırılan kanadımız, bazen ruhumuz gizlidir iki kapak arasında... Bir ömür gizlidir, bir kâinat gizlidir iki kapak arasında... Destanlarımız vardır iki kapak arasında cihana nam salan, küllerimizden doğuşumuzdur bazen satırlarda yazan. Türk'ün emsalsiz tarihi, kahramanlıkları sığmasa da sayfalara, övünç kaynağı mazimiz vardır iki kapak arasında... Âdem’den Muhammed Mustafa'ya bir varoluş vardır iki kapak arasında... Oku emri ile başlayan bir yaratıcının seslenişi ve bir ömür yaşamımız gereken hayat vardır  iki kapak arasında... İnsanlığa ışık bilim öğretilerimiz var iki kapak arasında... Abdullah'ın yetimi Muhammed var iki kapak arasında... Avrupa’yı dize getiren Başbuğ Attila ve Büyük Komutan Mete Han var iki kapak arasında... Malazgirt’in hilal bıyıklı Reisi Alparslan var iki kapak arasında... Ebubekir'in sadıklığı, Ömer'in adaleti, Osman’ın hayâsı, Ali'nin ilmi var iki kapak arasında... Tarık bin Ziyad'ın gemileri yakışı var iki kapak arasında... Ertuğrul'un obası, Murat’ın Niğbolusu var iki kapak arasında... Fatih'in İstanbul’u, Yavuz’un Sina'sı var iki kapak arasında...  Kanuni var iki kapak arasında Cihan Padişahı... İsmail Enver var iki kapak arasında Kafkas Kartalı... Gazi Paşa var, milli mücadele var, Seyit Çavuş var iki kapak arasında... Tabutlukta Atsız var, sehpada Mustafalar var iki kapak arasında... Nisanda bir hüzün var, gökte kar, toprakta Başbuğ Türkeş var evlatlarına, bozkurtlarına kavuşan iki kapak arasında... Bir bey var, ismi ile müsemma bir lider var, Devlet var iki kapak arasında...
Bir vatan, bir diriliş, bir kâinat var iki kapak arasında...

Dedik ya hani kan, can, ruh vesselam ne varsa âlemde bizi biz yapan hep iki kapak arasında...



-İLAN EDİYORUZ- Nesrin DURAK



İçimizde en derininden özlem var bizim.
En derininden birliğe olan aşk var.
En derininden Türk Birliğine inanç var. 
                                                                              
İçimizde en kuvvetlisinden bir istek var bizim.
Bu istek sığmıyor içimize coşuyoruz.
Haykırıyoruz!
Türk Birliğini istiyoruz!

İçimizde en büyüğünden güç var bizim.
Neyi istersek alacağımız.
Ne istersek yapacağımız.

Ülkümüze dirhem şüphemiz yok bizim.
Asil kanımızı ortaya koyarak
İlan ediyoruz!
Türk Birliğini kuruyoruz!


-OSMANLI'DA KIYAFET İNKILAPLARI ; KRAVAT- Rabia ŞEKER


Günümüzde çekilen film ve diziler insanların aklını olabildiğince karıştırmaktadır. Tarihi olay ve gelişmeleri o döneme göre değerlendirmek gerekmektedir . Günümüz yargılarına  göre değerlendirmek bizi yanlışlığa sürüklemektedir . Dönemin ihtiyaç ve gereksinimlerine göre yenilikler yapılmıştır. Şuan mantıksızmış gibi gelse de o dönem ihtiyaçlarından buna örnek verecek olur isek ; kravat..
Kravat boyun bağıdır. Kelime Hırvatların croates kelimesinden gelmektedir. Hırvatlar boyunlarına çeşitli kumaş ve derilerden ,kendilerine özgü bağlama şekli ile uzun bez bağlarlardı. Hem bu sayede ordudaki insanların farklı renkte ve şekilde kullandığı bağlar sayesinde askerlerin hangi grupta olduğu anlaşılmaktadır. Bir başka düşünce ise manevi boyuttadır : " Savaşa gidecek olan askerin boynuna bu bağları kadınlar bağlardı. Uzakta görev de olan askerler bu  bağlara bakarak ev ve aile özlemini giderirlerdi ve bu bağlar bağlanırken atılan her düğümün onları koruyacağına inanıyorlardı. " Bu boyun bağlarına zamanla kravat denilmiştir.

Osmanlı da ise her kesimde erkeğin kendi mesleğine meşrebine göre kıyafetleri vardı. Kullandıkları eşyalar bir insanın dinini ve sosyal statüsünü belirtmekteydi. Berber kalfasında mevlevilere kadar herkes kıyafetlerinden tanınıyordu. Osmanlı erkeklerinin saç kesimi, ayakkabı ve aksesuarları da kendine özgüydü. Örneğin subaylar sarı ayakkabı, erler kırmızı ayakkabı, ulema ise mavi ayakkabı giymekteydi.

İpekte ki İslam dinine göre yasaktan dolayı  ipek giymek haricinde hiçbir giysi yasaklanmazdı fakat gelenek ve göreneklere göre müslümanlar görünüşte bile gayr-i müslimlerden ayrı olması gerekmektedir. Müslüman ve gayr-i müslim i birbirinden ayırmak amacıyla onların giydiği kıyafeti giymemeye çalışılmıştır.

Tanzimat ile birlikte bir çok alan da olduğu gibi kılık kıyafet alanında da değişme ve gelişmeler meydana gelmiştir. Avrupadan bir çok şey örnek alınmıştır. Kişilerin giydiği kıyafetten hangi statüde olduğu anlaşılmaktaydı fakat tam bir düzen oluşturulmak istenmekteydi ancak kravat Osmanlıya ancak 1.Dünya savaşından sonra setre kolalı gömlek, parlak ayakkabılar ve fes ile birlikte okur- yazar Osmanlı erkeklerinin vazgeçilmez kıyafeti olmuştur. Diğer yönden aydın Osmanlı erkeği kravatı zarif kravat iğnesi ile süslemeye de ihmal etmedi.

Batılılaşma hareketleri etkisinde aydınlar arasında kullanılan kravatın ilk defa  Osmanlı Devletinin sultanı: Sultan Abdulmecidin de tercih etmesi ile kravat devlet dairesine girmiştir.

Tüm bu gelişmeler  rağmen köylüler ve esnaf halk kravatı tasnif etmedi. Türkler kravati renk ve şekilden ziyade ona "kalem efendiliği ve memuru " simgeleyen işaret oldu. "Medeniyet yuları " diye anılmasının sebebi de budur.

Günümüz de ise kravat kullanımı oldukça fazladır. Dünya da 650 milyon civarında kullanıldığı tahmin edilmektedir.




TÜRKİYE'DE ÇOCUK İSTİSMARI VE PEDOFİLİ-Aykız Gülşen SAKA

           Çocuk istismarı, çocuklarda ciddi morbidite ve mortaliteye neden olan sosyal ve medikal bir problemdir. Tanım olarak; çocu...