1 Ekim 2018 Pazartesi

GÜMÜŞ TEPSİDE SUNULAN KÖLELİK: KAPİTALİZM Nasıl Doğdu?-Hurinur DUYGU


Kapitalizm, üretim araçlarının özel mülkiyetini elinde tutan sermaye sahibi ile özgür ama üretim aracından yoksun işçiler arasındaki üretim ilişkilerine dayanan sosyoekonomik formasyondur. Kapitalizmde üretime ilişkin kararlar kapitalist denilen ve kar etmek amacıyla üretim yapan sermaye sahibi tarafından alınır. İşçiler yasal olarak çalışmak zorunda olmamakla birlikte kendi üretim araçlarına sahip olmadıklarından ekonomik zorunluluk olarak kapitalist için çalışmak durumundadır.
 Kapitalizm, İngiltere başta olmak üzere Avrupa'da sistem olarak, feodalizmin çöküşü ile ortaya çıktı. Feodalizmin çöküşünü hızlandıran en önemli olay coğrafi keşiflerdir. Yeni keşfedilen topraklardan getirilen zenginlikler Avrupa'da sermaye birikimini sağladı. Bu servet belirli kişilerin elinde toplandı. Küçük tarım üreticisinin ürünü ve küçük sanatkârların üretimi bu zenginliği karşılamaktan uzaktı. İçine kapalı şatolarda self-senyör ilişkisi içinde yürütülen feodal üretim tarzı, gelişen ticaretle birlikte sarsıntı içerisine girdi.
Kapitalizm ilk önce İngiltere'de dokumacılıkla başladı. Küçük el sanatları yerine manifaktür üretim geçti. Gene el sanatlarına dayalı olan manifaktür üretimde küçük esnafın bir sermaye sahibine bağlı olarak çalışması söz konusuydu. Bu üretim biçimi iş bölümünü arttırdı. Üretimin yapıldığı atölyeler, sanayi devrimiyle birlikte yerlerini makinalı üretimin hâkim olduğu fabrikalara bıraktı.
Kapitalist sınıfın ilk temsilcileri tüccarlardı. Özel yatırımların yapılması için gerekli sermaye birikimi, kapitalizmin ilk dönemlerinde yürütülen merkantilist politika ve işçi ücretlerinin en az düzeyde tutulmasıyla sağlandı. Merkantilist politika, gümrük tarifeleriyle ülkeye gelen değerli madenlerin ülkede kalmasını sağladı. Para artışının yarattığı enflasyon sonuç olarak kapitalistin servetini arttırdı. İşçi ücretleri fiyat artışını karşılamayan bir düzeyde kaldı ve sefalet ücreti olarak adlandırılan bir düzeye indi. İngiltere'de kapitalist gelişimin odağı XVIII. yy’dan başlayarak ticaretten sanayiye kaydı. Sanayi devrimi, ticaret sermayesinin egemenliğinden sanayi sermayesinin egemenliğine geçiş dönemidir. 2-3 yüz yıldır biriken sermaye, teknik bilginin üretimde kullanılmasını olanaklı kıldı. Kapitalizm bu sayede teknolojinin ilerletici gücü oldu. Kuşkusuz zengin topluluklar daha önceki tarih dönemlerinde de görülmüştü. Ancak hiçbir zenginliklerini, daha etkin üretim yöntemlerinde yararlanmak üzere kullanmadılar. Bundan sonra kapitalizm devlet müdahaleciliği yerine ekonomik faaliyetlerin hiçbir biçimde kısıtlanmadığı liberal bir politika benimsedi.
Kapitalizmin temelinde serbest rekabetin bütün piyasa koşullarını düzenleyeceği ve en fazla refahı sağlayacağı varsayımı yatar. Herkesin kendi refahını en üst düzeye çıkarmasıyla toplum refahı da en üst düzeye çıkacaktır. Serbest rekabet dönemi boyunca üretimde oluşan merkezi iyileşme ve yoğunlaşma sonucunda XIX.yy’a gelindiğinde kapitalizmin tekelci aşamaya vardığı görüldü. Başlangıç dönemlerinde küçük firmaların üretimlerine dayanan piyasaya da fiyat arz ve talep yasasına göre belirlenmekte olup firmaların fiyatı belirlemesi söz konusu değildi. Ancak büyük ölçekli üretimin sağladığı yararlar, firmaları birleşmeye ya da birbirini yutmaya zorlayarak serbest rekabetten, birkaç büyük firmanın piyasaya egemen olduğu tekelci kapitalizme doğru bir gelişmeye neden oldu. Bunun yanı sıra sanayi sermayesiyle banka sermayesi iç içe geçti. Büyük kapitalist merkez ülkelerde ortaya çıkan üretim fazlası nedeniyle, bu ülkelerden az gelişmiş ülkelere doğru mal dış satımının yanı sıra sermaye yatırımları akmaya başladı. Dünya, büyük kapitalist ülkeler arasında toprak bakımından paylaşıldı.
I. Dünya Savaşı kapitalist ülkeler arası ilişkilerde bir dönüm noktası oldu. Savaştan önce uluslararası ekonomide kapitalizmin daha eskiden yerleştiği İngiltere, Fransa gibi ülkeler egemen konumdaydı. Altın standardı evrensel bir nitelikte olup Avrupa dünyanın bankası gibiydi. Savaştan sonra bu durum köklü bir değişim geçirdi. Uluslararası pazarlar daraldı ve yeniden paylaşıldı. Afrika halkları sömürgeciliğe karşı başarılı savaşımlara giriştiler. Altın standardı terk edildi. ABD kapitalist sistemin merkez gücü durumuna geldi. 1917 Sovyet Devrimi kapitalizmin etkenlik alanlarını daralttı. Savaştan sonra kapitalist dünyada yaşanan yükselme döneminden sonra 1929 larda bu ülkeler büyük bir ekonomik bunalım dönemine girdiler. Bu olay, klasik kapitalizmin bırakınız yapsınlar politikası yerine devlet müdahalesine dayanan bir politikanın benimsenmesine neden oldu. II. Dünya Savaşı sonrasında kapitalizm karşıtı ülkeler topluluğunun oluşumu, sömürgeciliğe karşı yoğunlaşan savaş ve bu savaşlar sonucunda 1960 larda sömürgeciliğin bir sistem olarak yıkılması kapitalizmin gelişiminde bir refah döneminin son bulmasını beraberinde getirdi.
1960'lı yılların ikinci yarısında ortaya çıkıp süregelen bunalımlar devlet-tekelci kapitalizminin doğuşunu hazırlarken yeni ekonomik görüşlerin ortaya çıkışını da beraberinde getirdi. 1970 lerden sonra yaşanan stagflasyon süreci içinde kapitalist dünyada para bunalımı biçiminde dışa vuran ekonomik zorluklara karşı M.Friedmann’da ifadesini bulan serbest piyasa savunması anlayışı ve buna dayalı sıkı para politikası bir dizi ülkede yandaş kazandı.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TÜRKİYE'DE ÇOCUK İSTİSMARI VE PEDOFİLİ-Aykız Gülşen SAKA

           Çocuk istismarı, çocuklarda ciddi morbidite ve mortaliteye neden olan sosyal ve medikal bir problemdir. Tanım olarak; çocu...