17. ve 18. Yy başlarından itibaren Rusya'nın dünya
sahnesine çıkmaya başlaması ile birlikte çevre devletler en korkunç dönemlerini
yaşamaya başladı. Ruslar etrafta yaşayan gayri-Ruslar a güçlerini
kabullendirmeye ve onlara karşı soykırım siyasetini gerçekleştirmeye
başladılar. Kazakistan Devleti de Rusların bu korkunç soykırımına talihsiz bir
şekilde maruz kalan bir Türk devleti olarak karşımıza çıkıyor. 18.yy
ortalarından başlayarak Kazakistan'a kanlı ellerini uzatan Rusya 19.yy ‘ın
60.yıllarında bu kadim Türk yurdunun işgaline başladı. Kazak halkını esaret
altına aldılar. Bundan sonra da Ruslar düzenli olarak Kazakları asimile etmeye
ve tarihin sayfalarından yok olup gitmesi
siyasetini uygulamaya başladı. Kazakların bu duruma biraz bile karşı çıkmaları
topluca ölümlerine neden olacağından Rusların bu vahşice yaptığı soykırıma
sessiz kaldılar.
Neticede git gide Kazak sayısı azalmaya başladı. Rus
zulmüne dayanamayan Kazakların bir bölümü komşu ülkelere göç etmeye mecbur
kaldılar. Ama Kazaklar en vahşetli günlerini Rusya'da Bolşevikler ülkenin
başına geçtiği zaman yaşadı. Bolşeviklerin Kazaklara karşı en ağır soykırım
siyasetinin esası 1919-1920. Yıllarda koyuldu. 1.Dünya Savaşı sonrası ekonomisi
baştan başa dağılan, açlığın darbelerinde boğulan Bolşevik Rusyası kendini
kurtarmak için esareti altındaki gayri-Rusları yağmalaya başladı. İlk
hedefleri ise Kazaklar oldu. 1919 yılının Ocak ayında önemli tedbirleri hayata
geçirmeye başladılar. Kazakların yaşadıkları topraklara gelerek toplu bir
şekilde onların mallarını ellerinden aldılar ve karşı koymaya tenezzül edenleri
orada kurşuna dizdiler. Bu dönemde göçebe hayatı süren Kazakların ellerinden
sığırlarını zorla alıkoyulup bu şekilde ölüme terk edildiler.
Bolşevik Rusya'sının aç karnını doyurmak uğruna Kazakların
elinden yaşayabilmeleri için en zaruri olan erzak mallarını ve hayvanları zorla
almak siyaseti sonucunda halkın büyük bir kısmı yok edildi. Bununla alakalı
araştırmacı Turar Rıskulov'ın yazdığı “Ölenlerin sayısı çok fazla rakamlarla
ifade olunur.” İfadesiyle birlikte kaynaklar bu devirde tahminen 1 milyon 114
bin Kazak insanının yok edildiğini gösterir. Ve Sovyet tarihçileri ise bunun
doğru olmadığını savunurlar.
Sovyet Rusya'nın kurtarılması için hiçbir günahı
olmayan milyonlarca Kazak insanı ölüme göndermek ise sadece Kazak halkının
değil, insanlık tarihinin en kara sayfalarından biri hesap edilebilir.
Bu soykırımın politikasının köklerinin ise Rus
faşizminin, Rus vahşetinin kendisine özgü olduğunu aktarmak gerekir. Ama Ruslar
Kazak halkını açlıkla yok etme politikasından vazgeçmek niyetinde değildiler.
Bunu bu olaylardan 10 yıl sonra Rusya'nın Kazak halkına yaptığı yeni soykırım
siyaseti kanıtladı.
Koloşekin Moskova'nın kendisinden ne talep ettiğini
ve liderliğin verdiği görevin arkasında Kazaklar'ın toplu bir şekilde yok
edilmesi ve bölgenin Ruslaştırma politikasının dayandırdığını çok iyi anladı. İlk
olarak Kazaklar'ın az çok tanınmış aydınlarını hedef aldı. Bu aydınların
bazılarını yabancı ülkelere casusluk yapmak, bazılarını sapkınlıkla ve
hükümetin hayata geçirdiği siyasete uymamak gibi bahanelerle kurşuna dizdi veya
Sibirya'ya gönderdi.
Kazak Halkını yok etmek politikası ve açlık metodu
1932-1933 yıllarında yeniden kendini göstermeye başladı. Bu defa da amaç Kazak
halkını tamamen yok etmek, ileride Kazaklar'dan gelebilecek herhangi bir
tehlikeyi başlamadan bitirmek ve büyük Rumlaştırma politikasını bu bölgede
tamamlamaktır. Bu iki soykırım neticesinde tahminen Kazakistan nüfusunun %49’u
(1.8-2 milyon) ölmüş ya da başka ülkelere göç etmeye mecbur kalmıştır. Bildiriler
deki diğer açıklamalarda ise 1916 yılında Kazaklar'ın sayısı 6 milyon insandı ;
ancak 1918-1933 yıllarında toplu şekilde öldürülmeler sonucunda 2.5-3 milyon
insana kadar azaldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder