
Neden mi?
İnsanın varoluşundan beri , fıtratın yegane tecellisidir gönül mektebine bir isim yazmak. Türk erinin yaratılışından beri atasına ve hatununa bağlılığı adeta destanlaşmıştır. Ya hatunların erleri için yaptığı fedakarlıklar...
Törenin en güzel hasletlere vesile kıldığı bu ilişkiler silsilesi böyle devam ederken tarihsel süreç içinde İslamla şereflenen Türk Milleti'nin bu destansı öyküsü zirveye taşınmıştır. Henüz 25 yaşındaydı Hz. Peygamberimiz. Baba omzuna dayanamadan , anne şefkati göremeden bu yaşına gelmişti. Emin lakaplı bir Mekke delikanlısıydı. Hz. Hatice'nin ticaret kervanlarıyla ilgilenir ve geçimini sağlardı. Hatice Validemiz o yıllarda 40 yaşındaydı. Mekke'nin seçkin ailelerinden birine mensuptu. Genç yaşta eşini kaybetmişti. O da yarensiz , o da omuzsuz , o da sırdaşsızdı. Gönlü Hz. Peygamberimizin aşkı ile yanıyordu. Onu güzel hasletlerinden dolayı benimsemiş , ismini yazmıştı yüreğine... En büyük çekincesi yaş farkıydı ve ne yapabilirim diye düşünüp durdu. Sonunda Hz. Peygamberimize söyledi. Aşkını , muhabbetini ona belirtti. Öyle bir aşktı ki ondaki 'Ya Muhammed ; eğer beni istemez , beni beğenmezsen bana söyle Mekke'nin hangi kızını istersen sana onu alayım yeterki sen mutlu ol.' dedi. Efendimiz bahtiyar bir şekilde rıza gösterdi ve nikah akdi gerçekleştirildi. Hanımına bağlılığı , ona olan nezaketi , anlayışı , yardım severliği parmakla gösterilen bir duruştu. Artık Hz. Hatice evladı resulun anasıydı. Resulullah Efendimiz'in yegane dostu ve sırdaşıydı Hatice annemiz. İlk vahiy geldiğinde sağına soluna bakmadan eşinin yanına gelen bir Peygamberden öğrendik erkekteki kadının önemini , yokluğuna hüzün yılı denen ve o yılda miracla müjdelenen Hatice ve Muhammed'in aşkından öğrendik yar olmayı yaren olmayı. Kadın Allah'ın emanetidir , cennet anaların ayakları altındadır diyen bir nebiden öğrendik kadının emsalsiz duruşunu. Havva'ya yaren olan Adem'den öğrendik teslimiyeti , İsmail'e anne olan Hacer'den öğrendik kadının kutsaliyetini , İbrahim'e soru bile sormadan Mekke'de kalın çağrısına uyan yine Hacer annemiz değil miydi? Hz. İsa'ya gebeyken her türlü eşleştiriye maruz kalan ama ona rağmen vakarlı duran Meryem anamız değil miydi? Ya Efendimizin gözünün nuru Fatması ile Ali'nin aşkı , muhabbeti ve bir birlerine yaklaşımları , bunları unutmak nedendir acaba.
Mensubu olduğumuz millet ve bağlı olduğumuz din itibari ile erkeğin kadına , kadının erkeğe verdiği değer ortadayken , bu batı furyası işler nedendir? Biz aşkımıza , sevgimize her daim sahip çıkar , her daim hediye alırız. Çünkü biz yaratılış itibari ile ayrılmazlarız , erkek kadına kadın erkeğe emanettir.Meselede emanete iyi sahip çıkmaktır. Bir gün değil her günü aynı hislerle icra etmektir. Hz. Peygamberimizin en büyük öğretilerinden biriydi gavurlara özenmeyin , benzemeyin uyarıları , lütfen bu yıl buna riayet edelim.
Beşere aşık olunmadan , Allah'a aşık olunmazmış. Mesele aşkı bilmekmiş. Bu sözle Rabbim bizi iki aşkında hakikatine eren kulları arasına dahil eylesin...
Amin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder