İslam, insanın
bedeninden çok insan yüreğinin önemsendiği bir gönül medeniyetidir. Biz Türkler
ki bu şerefli medeniyeti başımızın üstünde yer ettik tanıdığımız günden beri.
Vatanını, milletini, şerefini, toprağını, Türk örfünü ve töresini yüreğinde
taşıyan onu yücelten kulları olduk Rabbimizin. Bizi biz yapan da yüreğimizdi,
bu yürek Çanakkale Savaşı’nda tek eliyle silah tuttu, bu yürek bize görmeyen
göze gönül gözüyle görmeyi nasip etti.
İlk çağlardan bugüne
dek “üstün ırk yaratmaya çalışan”, kendi ırkını arındırmak isteyen Batı insanına
karşı her zaman milletinin her insanının özel olduğunu düşünen bir medeniyet
olduk. Hatta dilsizlerin yani bugün ki terimiyle işitme engelli bireylerin daha
özel insanlar olduğunu, onlara Allah’ın bizim bildiklerimizden daha fazla
hikmet verdiğini bu sebeple konuşamadıklarını düşünüp ordumuz içinde birlikte
düşmana karşı omuz omuza savaştık. Yalnızca ordu içinde değil ilimde ve sanatta
da birlikte ilerledik. Engelli doğan çocukları köprüden aşağı atan Batı’ya inat
her çocuğun ıslah edilmesi için çalışmalar yapan Osmanlı ile ilerledik.
Bugün hala Türk
insanı bedeniyle değil yüreğiyle kazandığını sanatta, sporda, bilimde başarılar
kazanarak kanıtlamıştır. Özellikle engelli vatandaşlarımız bu gururun en büyük
kanıtı oldular. Kimi zaman hem gururlandırdılar hem de Aşık Veysel gibi Anadolu
ozanı oldular yüreğimize dokundular. Biz yine her zaman olduğu gibi Türk
birliğinde buluşup yüreğimizi ortaya koyarak omuz omuza her alanda mücadele
edip kazanacağız. Kardeşimizin eli, kolu, ayağı, dili, gözü, olacağız. Onun eksildiği yerden biz
tamamlayacağız ki birbirimizi gururlandırmaya devam edebilelim biz
tamamlayacağız ki bu vatan toprağı yüreği engelli olanlara değil bu vatana
yüreğini koyan evlatlarının olarak kalmaya devam etsin.
Bizim yüreğimizdir, mazimiz de bu günümüz de geleceğimiz de, ülkümüz ülküdaşlığımız ve vatan sevgimiz de yüreğimizdir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder